Kim ne derse desin, turizm kenti Antalya’nın en önemli sorunu şehiriçi toplu ulaşımdır…
Bu daha önce defalarca yazdım ve yazmaya da devam edeceğim.
Bu kentte toplu ulaşım sorunu artık kangren olmuştur.
Çözümü yok mudur, vardır elbet. Ancak ‘oy avcılığı yapan’ yerel yönetici ve aynı kaygı ile bu yöneticilere göz yuman, ses çıkarmayan diğer siyasetçiler yüzünden bu sorun hergeçen gün daha da büyümeye devam ediyor. Parti ayrımı gözetmeksizin söylüyorum; Bugüne kadar Antalya’yı yöneten her kim olduysa hepsinin bu sorunda payı, sorumluluğu vardır. Hayatlarında belki bir kez dahi otobüse binmemiş bu yöneticilerin, gelebilecek 300-500 oy için verdikleri tavizler sonucu yarattıkları ‘ulaşım baronları’ bugün kenti yönetir hale geldi. Ali kıran başkesen misali koca kentte istedikleri gibi at oynatıyorlar. İstedikleri zaman istedikleri sayıda otobüsü seferden çekebiliyor, ufak bir baskı gördüklerinde hemen aba altından sopa gösterebiliyorlar.
Yaptıkları işin bir kamu hizmeti olduğunu hala öğrenemediler.
Daha doğrusu bunu onlara hatırlatacak bir irade bugüne kadar olmadı ne yazık ki…
Yaklaşık 27 yıldır Antalya’dayım ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu ulaşım baronları Büyükşehir yönetimini parmağında oynatıyor. Dün de böyleydi, bugün de böyle. UKOME diye bir birim var Büyükşehir bünyesinde bilirsiniz. Sözümona ulaşımda planlamayı, koordineyi sağlayan birimdir. Ancak uygulamaya baktığımızda UKOME’yi de bu ulaşım baronlarının yönlendirdiğini/yönettiğini görüyoruz. Emin olun kağıt üzerinde UKOME yapıyor gibi görünse de, güzergahları da baronlar belirliyor, seferdeki araç sayısını da. Örneğin yukarıda da belirttiğim gibi canlarını sıkan bir şey oldu mu anında istedikleri kadar aracı seferden çekebiliyorlar. Mazeretleri de her dönem aynı; ‘Araç arızalı veya zarar ediyoruz”…
Bu mazeret her seferinde de işe yarıyor. Öyle ki, geçen yıl Eylül ayından bu yana benim bildiğim 3 kez zam aldılar. İlki 2021 Eylülü’ndeydi. Ulaşım baronlarının talebi üzerine (ki, zaten bu yönde hiçbir talepleri geri çevrilmedi/çevrilemedi) ulaşım ücretlerine yüzde 12 zam yapıldı. 3.65 TL olan toplu taşıma ücreti 4 lira 10 kuruşa yükseldi. Öğrenci ücreti ise 2.10 kuruştan 2.40 kuruşa çıkarıldı.
Aradan yaklaşık 3 ay geçti ve bu yılın ocak ayında baronlar yine “Zarar ediyoruz” feryatlarıyla Büyükşehir’in kapısına dayandı. Bu kez de yüzde 25 zam kopardılar. Bu zamla birlikte 4 lira 10 kuruş olan toplu taşıma ücreti 5 lira 20 kuruşa yükseldi. Öğrenci ücreti 2 TL 40 kuruştan 2.65 TL'ye çıkarıldı. Tamam artık bundan sonra ulaşım biraz düzelir diye umut ederken, hiçbir şey düzelmediği gibi bu zam da baronları tatmin etmedi. Son zammın üzerinden daha iki ay geçmişti ki baronlar yine “Zam isterüz” diye kazan kaldırdı. Zaten onlardan gelen her talebe “Başım gözüm üstüne” diye yaklaşan Büyükşehir yönetimi yine geri çevirmedi ve mart ayında toplu ulaşıma ortalama yüzde 28 oranında bir zam daha yapıldı. 5 lira 20 kuruş olan toplu taşıma ücreti 6 lira 70 kuruşa yükseldi. 4.50 TL olan emekli ve öğretmen taşıma ücreti 5.70 TL, 2.65 TL olan öğrenci 3.40 TL olurken, aktarma ücreti de 2 TL oldu. Kullan at bilet fiyatı ise 6 TL'den 7.50 TL'ye çıktı.
Malum son günlerde havalar iyice ısındı. Antalya’da yaz sıcakları kendini gösterdi. Derecelerin 40’ı gösterdiğine şahit olduk. Haliyle şu sıralar otobüslerde yolculuk etmek işkence gibi. Nedeniyse belediyeye ait olanlar dışındaki, yani ulaşım baronlarına ait otobüslerde klima veya havalandırmanın çalıştırılmaması. Gerekçe her zamanki gibi ‘zarar ediyor olmaları!’. Önceki gün eve gitmek üzere bindiğim 18 levha numaralı 07 AU 0353 plakalı otobüste şahit olduğum ve de bizzat dahil olduğum bir diyalogu anlatayım. Otobüs hınca hınç dolu. Öyle ki iğne atsan yere düşmez. Malum maske yasağı da kalktı, herkes ağız ağıza, göz göze. Dışarda sıcaklık 35 dereceyse, otobüste 70 derece. Bir kadın artık isyan edercesine, “Şoför bey klimayı niye açmıyorsunuz” diye haykırdı. Bıyıkaltı gülen şoför, “Çalışmıyor abla” deyince tepkiler yükseldi. Otobüste hemen herkes tepkisini dile getirmesine rağmen sürücü pişkin pişkin, “Belediye izin vermiyor. İzin versinler açayım” gibi saçma sapan bir ifade kullandı. Ayrıca, “Kime isterseniz şikayet edin” demeyi de ihmal etmedi tabi…
Neyse uzatmayayım, iner inmez ulaşım çağrı merkezini aradım. Aracın plakasını ve bu diyalogları belirterek şikayetçi oldum. Telefondaki görevlinin söyledikleri işin vehametini daha iyi ortaya koydu. Görevli, “Belediyemiz araçları klimaları açıyor ancak maalesef diğerleri mazota gelen zamlardan ötürü zarar ettikleri için açmak istemiyorlar” dedi. “Kardeşim belediyenin işi ne. Bunları yöneten koordine eden belediye değil mi. Nasıl böyle bir şeye müsaade ediliyor. Sonuçta bu bir kamu hizmeti” diye isyan etsem de karşımdaki sonuçta telefonlara bakmakla görevli biri olduğu için üsteleyemedim.
Yani sevgili okurlar demem o ki, balık baştan kokmuş. Biz ne söylersek söyleyelim, ne yazarsak yazalım, bu kenti yönetenler kulağının üstüne yatmaya devam ettikçe, halkın çektiği işkenceyi görmezden gelmeye, isyanları duymamaya devam ettikçe bu sorun da büyümeye devam edecek. Ha bu arada, yakında yeni bir zam haberi duyarsanız da şaşırmayın. Çünkü milyonların isyanını görmezden gelen Büyükşehir yönetimi 300-500 oy uğruna onların ‘zam’ feryadına anında kulak kesilecektir. Malum seçim tarihi yaklaşıyor…