Geçtiğimiz hafta özel okulların yükselen fiyat politikaları yüzünden eğitim yuvalarının adeta birer ticarethaneye dönüştüğünden bahsetmiştim. Hatta özel okulda öğretmenlik yapan arkadaşların dahi çocuklarını devlet okullarına yönlendirdiğini yazmıştım.
Konuya binaen birçok veli arkadaşım ardı sıra aradılar. Yazıya katılma sebepleri ve değerlendirmelerini yaptılar. Bu değerlendirmelerde en çok devlet okullarındaki eğitimin öğretmene göre değiştiğinden, her sınıfta aynı eğitim öğretim performansının olmadığından dem vurdular. Özel okulda eğitimci olmasına rağmen tercihini ekonomik koşullar sebebiyle devlet okulundan yana kullanan öğretmenlerin de katıldığı bu konuyu da bu hafta işleyelim istedim.
Devlet okullarında, özellikle de ilköğretim döneminde öğretmene dayalı bir sistem içinde eğitim alan öğrenciler, öğretmenin inisiyatifi sonucunda başarıya daha yakınlar. Bu konuda hemfikiriz. Ancak özel okullara verilen binlerce lirayı, çocuğun kapasitesine oranla eksiği belirlenip de özel öğretmenle tamamlaması daha mantıklı geliyor bana.
Ayrıca eğitimcilerin söylemlerine bakılırsa, ders notlarındaki yükselişin ya da düşüşün derse göre değişkenlik gösterdiği durumlarda, öğrencilerin yatkınlığına göre yönlendirme yapmak daha sağlıklı gibi görünüyor. Yani öğrencinin sözel başarısı daha yüksekse, ille de sayısal alanda başarı göstermeye zorlanması, sözel başarısını da etkiliyor. Ya da tersi. Dolayısıyla öğrencinin genel durum değerlendirmesi göz önüne alındığında gelecekteki başarı planlaması da o doğrultuda yapılabilir.
Burada okul ile aile arasında sağlam bir köprü olması gerekiyor. Tabi bu durumda öğretmen – öğrenci- veli üçgeni birbiriyle doğru orantıda olmalıdır. Öğretmenin gözlemleri dikkate alınmalı, öğrencinin ders durumu ve kişisel gelişimi desteklenerek doğru yönlendirme yapılmalıdır. İlle de özel okul diyerek birçok sorumluluktan kaçınıp, ‘nasıl olsa çocuğumla daha çok ilgilenecek, daha başarılı olması için ellerinden geleni yapacaklar’ anlayışına sığınmamak gerekiyor.
Eğitim alanları genişletilerek öğrenciye daha farklı potansiyeller kazandırılabilir. Artık birçok devlet okulunda hem sınıf öğretmenleri hem de branş öğretmenleri oldukça farklı projelerle öğrencilere yeni kapılar açıyorlar. Daha fazla para verilerek eğitimin daha kaliteli olabileceği algısından uzaklaşıp, devlet okullarında öğretmenlerimize destek olarak belki sadece kendi evladımızın değil, diğer öğrencilerin de ufkunu açacak yeni alanlar yaratmak mümkün.
Samimiyet, hoşgörü ve eğitim hassasiyetiyle yaklaşılan her öğrenci, geleceğin aydınlık yanı olacaktır. Eksikleri tamamlayarak, fazlalıkların üzerine ekleyerek mutlu evlatlar, huzurlu aileler, maddi ve manevi kazanç sağlayan bir öğrenim hayatı mümkün.