Sohbet arasında bir arkadaşıma daha önce kendisinden duyduğum birkaç isim sordum. Hepsini de yakinen tanıyor, hepsiyle de yemişliği, içmişliği var. Yani güzel paylaşımlar yapmışlar. Hatta özel hayatlarından kesitler dahi anlattı. Ufak tefek anılar da araya girince konu uzadıkça uzadı.
Derken konuyu toparlamak üzere bu şahıslarla hala görüşüp görüşmediğini sordum. Halen görüştüğünü öğrenince de durumu açıkladım. Birkaç halletmem gereken iş vardı, tanıdık vasıtasıyladaha hızlı çözüm yolları bulacağımı düşünerek ricada bulundum.
Kocaman bir sessizlik oldu.
Ardından telefon kurcalandı.
Sonra başladı anlatmaya…
“Uzun zaman önce benim de çocuklarla ilgili bir işim vardı. ‘Hallederiz, konuşurum, takipteyim’ dedi ama arkası gelmedi. Annemle ilgili bir durum için aradım. Ondan da bir sonuç alamadım. Yani anlayacağın birkaç defa aramama da geri dönmedi, cevap alamadım.”
Evet, ben anlayacağımı anladım da, eh be arkadaşım sen kimlerle yiyip, içtiğini, arkadaşlık ettiğini, can ciğer olduğunu anladın mı peki?
Madem bu kadar samimi ilişkilerin var, söz konusu ricalar olduğu zaman neden çok basit de olsa havada kalıyorlar. Ya anlatıldığı gibi bir samimiyet yok ortada, ya da görünen köy fazlasıyla kılavuza ihtiyaç duyuyor bu durumda.
Biliyorum ki hayatımızda zaman zaman bu tarz durumlar yaşanıyor. Birileri bir şey yapacakmış gibi görünüyor, büyük büyük konuyor, senin bir sıkıntına çare bulacakmış gibi konuya el atıyor.
Bir de bakıyorsun o yağan gürleyen seslerden eser kalmıyor... Çıt çıkmıyor.
Öte yandan, bir öğreniyorsunuz, o tanışıklık arada kimleri besliyor!
Yani anlayacağınız kaz gelecek yerden tavuk esirgenmiyor. Ricaların adı kalıyor ama gölgesinde neler yaşanıyor kimse bilmiyor.
O sebeple iki kere bir araya geldiğiniz insanlardan söz ederken, kırk yıllık dostunuzmuş gibi bahsetmeyin kimseye. Ne siz fazla romantizmin altında sarhoş olun ne de sevdiklerinize umut vadedercesine yalana başvurun.