Ekim ayının ilk haftasına denk gelen 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde, Türk Veteriner Hekimleri Birliği “Dünya Hayvanları Koruma Günü Herkes İçindir” cümlesiyle konuyu aslında tüm konuyu özetlediler. Basın açıklamasında, hayvanları korumanın onlara iyi davranmaktan, daha iyi koşullarda beslenmelerini ve barınmalarını sağlamaktan geçtiğinden bahsettiler.
Biliyoruz ki, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü, her tür hayvana karşı yapılan haksızlıklara özellikle dikkat çekmek ve bu haksızlıkları engellemek için hayvan hakları konusunda farkındalık yaratmak amacıyla kutlanan bir gün.
Hemen hemen herkes çocuk yaşlarında sokakta gördüğü bir hayvanı eve götürmek, onu beslemek, ona sevgiyle bakmak istemiş, aitlik duygusunu yaşamak ve yaşatmak için çaba göstermiştir. Hatta evdeki büyükleri ikna etme çabaları uğruna ne savaşlar vermiştir.
Şimdi o küçücük çocuklar büyüdü birer yetişkin hatta anne- baba oldular. Ama çocukluktan kalan o büyük yüreklerini bir süre sonra rafa kaldırıp, sokaktan bir cana faydalı olmaktan dahi çekinir hale geldiler.
İşte o rafa kaldırılan büyük yürekleri yeniden canlandırma girişimini işaret eden bu özel farkındalık gününde kreş öğrencileri çok güzel bir şey yaptılar. Öğretmenlerinin yönlendirmesiyle, ‘Hayvan Bakıcı Sözleşmesi’ hazırladılar. Hem kendi gelişimlerini desteklediler hem de bazı duyguları ve sorumlulukları yeniden hatırlatma işine imza attılar. Bu öyle güzel bir sözleşme ki, fotoğrafını da örnek olması açısından paylaşıyorum. Bu sözleşmeye göre her minik kalp, evlerinden bir oyuncak hayvan getirecekler ve sınıfta diğer arkadaşlarıyla o oyuncak hayvana bakabilmek için değiş tokuş yapacaklar. Sorumluluk kazanırken kendi düzenlerini de koruyacaklar. Sözleşme maddelerine göre, belli bir saatte beraber uyuyacaklar, mama saatinde oyuncak hayvanlarının mamasını verecekler, hayvanların sağlığını etkilememek için tüm zararlı elektronik oyuncaklardan uzak duracak ve her sabah okula beraber gidecekler.
Ne kadar ince düşünülmüş bir proje olmuş değil mi?
Çocuklarımıza, hayvan dostlarımızın bizlerin sevgisine, ilgisine ihtiyacı olduğunu, bir canlıyı sahiplenmenin kendi hayatımıza gösterdiğimiz özenden farksız olması gerektiğine dikkat çeken bu güzel uygulama için ‘Portakal Çiçekleri’ kreşi öğretmenlerini ve kreşin minik kalplerini yürekten kutluyorum.
İnsan düşünen bir varlıkken bu yetisini kaybedecek kadar insanlıktan uzaklaşmamalı. Evcil hayvanların bir hevesle alınıp satılmasına, sonrasında sorumsuzca sokaklara bırakılmasına engel olmalıyız.
Hem kendimiz hem de yetiştiğimiz evlatlarımız bu farkındalıkla yaşamın içinde yer almalı.
Sokakların hayvan doğuramayacağını idrak edemeyen, düşünemeyen, sorumluluk dahi alamayan kişilere para karşılığında o canları teslim etmeyelim. Gerçek sevgiyi hissettiğimiz yere can emanet edilir.
Bilinmelidir ki, UNESCO Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi Madde 5.1’ e göre; “Bir insanın desteğine ihtiyaç duyan her hayvan uygun beslenme ve bakımı görme hakkına sahiptir.
Ülkemizde de sözlü, duygusal ya da fiziksel olarak şiddetin her türlüsüne karşıyız. Artan hayvana şiddet olaylarına karşı çıkarılan 5199 sayılı Hayvan Hakları Yasası’na göre hayvanlar mal olarak değil, can olarak değerlendirilmekte ve buna paralel olarak cezaların bir bölümünün idari cezalar kapsamından çıkarılıp suç olarak değerlendirilerek arttırılması oldukça önemli bir gelişmedir.
Son olarak, yaz dönemlerinde sıcaktan bunalan can dostlarımız için sokaklara bir kap mama, bir kap su koyarak onların hayatlarına dokunduğumuz gibi, havaların giderek soğumaya başlamasıyla barınma yerlerine de özen gösterilmelidir. Gerekirse belediyelerden ve kurumlardan destek alınmalıdır. Onlar bizlere emanet edilen her koşulda sevgiye muhtaç, daima çocuk kalan can dostlarımızdır.