Son zamanlarda TV kanallarında ve yazılı basında sıkça rastladığımız bir haber konusu haline geldi; ‘dondurma’(!)
Çocukların olduğu kadar yetişkinlerin de Antalya gibi sıcak bir memlekette ilk tercihi arasında yer alan dondurma, kristalleşmesinden tutun da doğallığı, rengi, kokusu, dokusu sürekli ekranlarda bir reklam resitali halini aldı. Önce dondurmanın sabote edildiğini düşündüm. Ancak fark ettim ki bahsi geçen ürün her ne olursa olsun, hem dikkatleri üzerine çekiyor hem de alım hevesini tabi.
Yaz sıcaklarının yavaş yavaş göz kırptığı bu günlerde ağız tadımız dondurmaya yüzde 25 oranında zam gelmiş! Süte geldi, elektriğe geldi, kiraya geldi, ambalaja geldi derken tabi ürünü oluşturan her şeyin zam haberi, dolayısıyla ürünü de katladıkça katladı. Akşam yürüyüşlerini gamsız diyemeyeceğim ama zamsız yaptığımızı düşündüğümüz ayaklarımıza şükrederken, bir serinlik hizmeti dondurma için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çocukların eline üç- beş lira verip, ‘Hadi gidin kendinize dondurma alın’ diyemediğimiz günlerden geçiyoruz. Çocuklar bile artık alay ediyor, ‘Bu paraya bir şey yok anne!’ diye.
Antalya’da akşam sefasını Karaalioğlu Parkı’nda dolaşarak yakalamak isteyen vatandaşlar, çay-soda-su fiyatlarından da oldukça rahatsız hale gelmiş. Eskiden insanlar 20 liraya bir şey aldıklarında, ürünü daha kaliteli göstermek için 100 liraya aldım diye birbirlerine hava atıyorlardı. Şimdi hava atacak 100 lirası bile olmayan vatandaş, içeceği 2 şişe sodanın nasıl 29 lira olduğunu, bir 0,5 lt’lik suya 10 lirayı nasıl ödediğini ve bu kadar küçük ihtiyaçlara ne kadar fazla para verdiğini konuşur oldu. Bırakın yalandan hava atmayı, şimdi gerçeklerle yüzleşmenin acı havasını soluyor millet.
Öyle ki park alanlarında birbirini tanımayan ailelerden samimiyet dolu yokluk mesajları, hayrete tabi ünlem cümleleri fışkırıyor. İki yakın masada oturan aileler, ‘Semaveri şu kadara getirdiler ya, olacak iş değil’, ‘İki sodaya şu kadar dediler’, ‘Çocuklara su ve dondurma aldık, sanki bal baklava yedirdik, bu nasıl fiyat!’, demekten kendilerini alamaz oldular.
Geçtiğimiz yıl pandemiden dışarı çıkamayanlar, şimdi harcamalardan, artan fiyatlardan, alım gücü rahatsızlığından bahsederken, lüksün ihtiyaç haline getirildiği düzenden, ihtiyacın lüks haline getirildiği düzene uyandılar.
Hareket berekettir denirdi eskiden, şimdi hareket ettikçe sadece kalori değil, aynı zamanda cepleri de yakıyorsunuz.
Yok, artık hareket etmeyeceğiz, donup kalacağız bunca zam karşısında; zamanı ısıtıp ısıtıp değil, dondurup dondurup önüne süreceğiz insanlığın.