Seçim tarihine doğru pupa yelken giderken siyaset dili maalesef her zaman olduğu gibi sertleşmeye başladı.
Kürsüye çıktıklarında birlik, beraberlikten dem vuran, kardeşlik türküleri söyleyenler şimdi karşılıklı salvolarla birbirlerine hücum ediyor.
Malum, seçimin ağır topları Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı. Her iki ittifak da birbirini ‘teröristlerle işbirliği’ yapmakla itham ediyor. ‘Terörist’ olmakla suçlananlardan biri Cumhur İttifakı’na destek veren Hür Dava Partisi (HÜDA PAR). Diğeri ise resmen Millet İttifakı’nda olmamakla birlikte bu ittifakla müttefik olduğu, ortak hareket ettiği öne sürülen Halkların Demokratik Partisi (HDP)…
HÜDA PAR’ın bir zamanlar adı faili meçhul cinayetlerle sıkça anılan Hizbullah adlı terör örgütünün devamı, HDP’nin de PKK terör örgütünün siyasi uzantısı olduğu iddiaları, ‘terörist’ söylemlerinin kaynağını oluşturuyor. Cumhur İttifakı HDP’yi ‘terörist’, Millet İttifakı’nı ‘teröristle işbirliği yapmakla’ suçlarken, Millet İttifakı da HÜDA PAR’ı ‘terörist’, Cumhur İttifakı’nı ‘teröristle işbirliği yapmakla’ itham ediyor.
Klasik, ‘benim teröristim iyi, senin teröristin kötü’ yaklaşımı…
İşi tuhafı, adı geçen her iki partinin de sistem içerisinde yeralan legal partiler olması. Arkalarında illegal yapılar olduğu iddiaları vardır doğru. Ancak bu iddiaları somut kanıtlarıyla ortaya koyup gereğini yapmak da devleti yönetenlerin görevidir, sorumluluğudur. Bunun dışında yapılanlar toplumun kafasını karıştırmaktan, bölmekten, kamplaştırmaktan başka bir şeye yaramıyor. İki taraf da birbiri hakkında notlar tuttuğunu, seçim sonrası hesap soracağını haykırıyor, tehditler savuruyor. Tavandaki bu sert söylem haliyle tabana da yavaş yavaş sirayet ediyor. Pandemi süreci, depremler, ekonomik kriz derken psikolojisi zaten iyi olmayan toplum şimdi de sert siyaset dili nedeniyle geriliyor.
Öte yandan, seçim tarihi yaklaştıkça dozajı artan siyasi atışmalar, yakın zamanda yaşadığımız yüzyılın afeti deprem felaketini de unutturmuşa benziyor.
En azından siyasetçiler nezdinde böyle…
Her ne kadar yardım kampanyaları yer yer devam ediyor olsa da ilk günlerdeki hızını kaybetti. Çadır kentlerin, konteyner kentlerin peyder pey yapılması, çevre illere yerleştirilen depremzedelerin kısmen geri dönüşlere başlaması filan derken sanki ortada sorun kalmadı gibi bir hava estiriliyor. Oysa bölgede hala kaldırılmamış yüzlerce enkaz, bulunamamış nice yitik canlar var. Geçenlerde İYİ Parti Milletvekili Hasan Subaşı TBMM’de gündeme getirdi, bölgede 180 bin GSM abonesinden haber alınamıyor…
Velhasıl kelam, bu manzara eşliğinde gidilen bir seçim ve bu seçim sürecinde kullanılan siyaset dili gelecek adına hiç ama hiç umut vermiyor…