Son birkaç gündür devam eden yağmurlu, kapalı hava yine içimizdeki kasveti tetikledi.
Dün güneş biraz yüzünü gösterdiyse de içimizi aydınlatmaya yetmedi. Gerçi ülkemin üzerinde kara bulutlar dolaştığı müddetçe tüm gün güneşli olsa ne yazar…
Ne kadar pozitif düşünmeye çalışsak da geleceğe dönük umutlarımızı yeşertemiyoruz.
Sabah gözümüzü bir zam haberiyle açıyor, akşam başka zamlarla kapatıyoruz. İktidar ve muhalefetin kayıkçı kavgaları sürerken bizler elimizde kalem kağıt ‘bu ayı nasıl geçiririz’ hesapları yapıyoruz.
Elimizdeki, cebimizdeki para her geçen dakika biraz daha değer kaybederken umutlarımızı nasıl yeşertebiliriz ki…
Bırakın gelecek hesapları yapmayı günü kurtaramıyoruz günü…
Çevremize bakıyoruz ağlamayan, dert yanmayan yok.
Esnaf dertli, tüccar dertli, sanayicisi, inşaatçısı dertli.
Çalışan da dertli, çalış(a)mayan da…
Borcu olmayanı dövüyorlar resmen.
İşyerini kapatan, iflas bayrağını çekenin ardı arkası kesilmiyor. Her kriz döneminde servetlerini katlayan ‘Kaymak tabaka’ dışında kimse mutlu değil. Hırsızlık, dolandırıcılık, kapkaç patlaması yaşanıyor. Şiddet almış başını yürümüş. Kadına, çocuğa, hayvana zulmedenlerin sayısı her geçen gün daha da artıyor. Çarşıda, sokakta en küçük şeyden maraza çıkıyor. Herkes gergin, herkes patlamaya hazır dinamit gibi.
Toplum olarak depresyondayız sanki…
Kayıtlı-kayıtsız 10 milyonun üzerinde işsizin olduğu bir ülkede toplum psikolojisi nasıl sağlıklı olabilir ki ?..
Binbir zorlukla çocuğunuzu okutuyorsunuz ama ona iş bulamıyorsunuz. 30 yaşına gelmiş gençler hala baba eline bakıyor ki, babada da ona verecek para yok…
İki hatta üç üniversite bitirmiş gençler hayal bile kuramıyor…
Geçen tanıdık bir müteahhit anlattı, kamudan birkaç milyonluk iş almışlar ihale ile ancak son zamanlarda zırt pırt yaşanan döviz dalgalanması nedeniyle istedikleri garanti verilmediği için vazgeçmişler işi yapmaktan. “Böyle bir ortamda riske gireceğime paramı bankada faize yatırır beklerim” diyor…
Bir müteahhidin iş yapmaması, yüzlerce insanın iş yapmaması demek…
Hemen her kesimde meseleye böyle bakanlar olduğunu düşünürsek ne kadar büyük bir kitlenin işsiz, aşsız, umutsuz kaldığını anlamak zor değil.
Biliyorum, yine çok kasvetli bir yazı oldu. Başta da belirttiğim gibi havanın etkisi var muhakkak ama ülkenin ahvali de bu ne yazık ki. Yaşadıklarımız, hissettiklerimiz böyle…
Ne kadar pozitif olmaya çalışırsak çalışalım karşılaştığımız gerçekler şevkimizi kırıyor.
Birileri hala ve ısrarla ‘Herşey yolunda, herşey güllük gülistanlık’ mesajları verse de ülkede işler hiç iyi gitmiyor.
Bazen keşke gamsız, vurdumduymaz, gelene ağam gidene paşam diyebilen, hiçbir şeyi umursamayan bir insan olsaydım diyorum. Suya sabuna dokunmadan belki çevremde gördüğüm o tipler gibi ben de mutlu, mesut, ağzı kulaklarında bir yaşam sürerdim. Fakat olmuyor, olamıyorum. Sokağımdaki çöpten bulduğu artık yiyeceklerle beslenenleri görünce kayıtsız kalamıyorum. Parkta yatan evsizleri, otobüslerde hemen hergün karşılaştığım mutsuz yüzleri görmezden gelemiyorum. Sabah akşam karşılaştığım üniversiteli işsiz gençlerin mutsuz, umutsuz bakışlarını yok sayamıyorum.
Bu ülkenin yarınlarından endişe duymaktan kendimi alamıyorum dostlar alamıyorum…