Antalya önceki gün bir vahşete tanık oldu. Okumuş ya da TV haberlerinde duymuşsunuzdur.
Kepez Kültür Mahallesi’ndeki Antalya İlim ve Kültür Derneği (ALİMDER) bünyesindeki özel öğrenci yurdunda gencecik bir üniversite öğrencisi vahşice katledildi. Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği’nde henüz birinci sınıf öğrencisi olan Mehmet Sami Tuğrul, ifade etmekte zorlandığım, duyunca tüylerimi ürperten bir şekilde öldürüldü.
Cinayeti işleyen, yurdun aşçısı ve yetkili makamların açıklamalarına göre akli melekeleri yerinde olmayan biri…
Şizofreni ve duygudurum bozukluğu tanısı konmuş bir hasta…
İddialara göre cinayeti işledikten sonra ‘Decaali öldürdüm’ demiş ki, bu bile akli melekelerinin yerinde olmadığını gösteriyor zaten. Ancak benim anlayamadığım, aklıma ters gelen şey, böylesine hasta birinin öğrenci yurdunda nasıl çalıştırıldığı…
Öyle ya, bugün en basit bir işe dahi talip olunduğunda kırk türlü belge isteniyor ki, en başta da sağlık raporu. Hele aşçılık gibi tümüyle hijyen gerektiren bir meslek grubunda çalışan biri için sağlık raporu istenmemesi düşünülemez bile.
Kaldı ki, Antalya Valiliği'nden yapılan açıklamada, bu kişi hakkında 17 Mart 2020 tarihinde düzenlenen doktor raporunda tanı olarak bipolar duygulanım bozukluğu, 27 Kasım 2020 tarihinde düzenlenen bir başka doktor raporunda ise bipolar duygulanım bozukluğu ve unipolar, depresyon, depresif nöbet tanısı konduğu belirtiliyor. Ayrıca 2 Mart 2020 tarihinde hastanede 15 gün yattığı ve şizoaffektif bozukluk ve bipolar duygulanım bozukluğu ile psikotik belirtisiz manik teşhisi konduğu da belirtiliyor.
Bu durumda aklımıza şu sorular geliyor;
Yaklaşık 3 ay önce yurtta işe başladığı söylenen bu şahıstan işe girişte sağlık raporu istenmedi mi ?
İstendiyse getirilen raporda bu şahsın psikolojik durumuna ilişkin herhangi bir şey yok muydu ?
Bir cemaate yakınlığıyla bilinen sözkonusu öğrenci yurdunda işe alımlar cemaat bağlantısıyla mı yapılıyor ? Bu kişi de cemaat mensubu muydu ?
Cemaat yurtlarının sicili zaten bir hayli kabarık.
Yakın geçmişte de toplumda infial uyandıran bir çok olayla adları anılan bu tür yerlere toplumsal tepkiler her geçen gün biraz daha büyüyor. İsmini hatırlamıyorum bir Bakan, “Münferit bir olay nedeniyle cemaatler karalanmamalı’ mealinden bir şeyler söylemişti. Amacımız kimseyi karalamak değil ancak görülüyor ki yaşananları ‘münferit olaylar’ diye açıklamak yeterli olmuyor artık. Münferit denilen olaylar nedense hep cemaat-tarikat bağlantılı yerlerde gerçekleşiyor…
Eğitim Sen Antalya Şube Başkanı Nurettin Sönmez, “Tarikatların kendilerine mürit devşirme alanı” diye nitelendirdiği bu tür yurtların denetilmediğini savunuyor. Ortaya çıkan sonuçlara bakınca hak vermemek elde değil. Böylesine ağır bir psikolojik rahatsızlığı olan kişi bir öğrenci yurdunda çalışabiliyorsa burada denetimden söz etmek mümkün değil.
Yazık değil mi ? Gencecik, henüz yolun başında bir insan hukuken ceza dahi verilemeyecek durumdaki bir meczup tarafından katledildi.
Kimbilir benzer durumda daha niceleri var aramızda.
Bunun vebalini kim nasıl ödeyecek ?