“Vali giderse fetih kutlamalarını nasıl yapacaksınız?” diye soran okura cevabımdır!
Bu soruyu soran ilgili ve meraklı okura vereceğim cevaba, 26 Şubat’ta Tarık Buğra’nın ölüm yıldönümü münasebetiyle iki konferans vermek için gittiğim Akşehir’de rastladığım bir durumu paylaşarak başlamak istiyorum.
Nasreddin Hoca’nın engin mizahıyla gülümseyen dar sokakların sonunda Sultan Dağı’nın eteklerine vardığınızda Seyyid Mahmud Hayrani Türbesi ve Camisi karşılıyor sizi. Yaratıcının cümlenize kattığı bir ruh esiyor yüzünüze. Hemen sol tarafta caminin altında bir hücre dikkatimizi çekiyor, giriyoruz.
Burası bazı kaynaklara göre Timur tarafından Yıldırım Beyazıt’ın esir tutulduğu ve öldüğü cenazelik denen bölüm. Başınızı çarparak girebildiğiniz, nefes bile almanın güç olduğu bir yer. İnce bir sızı geçiyor içimden. Diyorum ki Kültür ve Sosyal İşler Müdürü İbrahim Öncel’e “Bu milleti top, tüfek değil; bir tek esaret yıkar.” Çıkışta caminin duvarına monte edilmiş, zarif bir nezaketle dokusu bozulmadan işlenmiş Roma döneminden kalan sütunlar, kalıntılar gözüme çarpıyor. Gurur duyuyorum ecdadımla.
Biz öyle bir medeniyet olmuşuz ki kendimizden önceki uygarlıkların bile eserlerine değer vermiş, korumuş, onları da kendi bünyemize almış topyekûn bir ruh inşa etmişiz. Biz bîmar eden değil; imar eden bir medeniyet olmuşuz. Bizden hastalık değil hayat yayılmış.
Şimdi bu, geçmişi yok etmeden geleceği inşa eden ataların torunlarına ne oldu da geçmişin şah medeniyetinin gölgesinden bile ürker oldu? Anla şanla bugünlere getirdiğimiz Cumhuriyet’imiz neyin devamıdır? Anadolu’daki bütün medeniyetlerin, Selçuklunun, Osmanlının nefesi yok mudur ülkemizin bugünlerinde?
Bizim bu topraklarda bir hikâyemiz var. Şah kartalın kanadına takılmış, kilometrekarelerce incelikle dokunmuş, bitmişken küllerinden yeniden doğmuş bir ay-yıldız öyküsüdür bu. Şimdi destanlarımızı çocuklarımıza anlatmazsak, öğretmezsek, ülkelerini geleceğe taşıyacak gücü nereden bulacaklar?
Fetih kutlamaları bir şeyin alternatifi ya da şenlik değildir. Bir tartışma konusu hele hiç değildir. Ama evet bir şeye taraf olma meselesidir: Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinden yana olmak, 813 yıldır evimiz yaptığımız Akdeniz’e sahip çıkmaktan yana olmak, bu ülkede sonsuza dek özgürce yaşamaktan yana olmak meselesidir bu.
Şimdi ey ilgili ve meraklı okur; sen müsterih ol lütfen. Bizi biz eden cümlenin baş harfidir fetih. Antalya Valisi Sayın Münir Karaloğlu, unuttuğumuz öz kimliğimizi, baş harfi eksik cümlemizi bize hatırlatmıştır. Ama fetih ne sayın valinin, ne benim ne de senindir. (Galiba zaten senin hiç olmamış.) Fetih Antalyalınındır. Kaş’taki bir kahvaltı salonunda gözleme açan Fatma Ana’nın, Hacıkerimlerli Sıvacı Mustafa’nın, Akseki yaylalarında koyun otlatan Osman Emmi’nin, öğrencinin, öğretmenin, akademisyenin, doktorun, mühendisin, herkesindir. Fetih, bu topraklarda adı Yavuz, Fatih, Mustafa Kemal, Ali, Mehmet, Nene Hatun, Halide, Şerife olan çocuklarındır. Fetih, Antalya’nın çocuklarınındır. Diyeceğim odur ki Antalya Valisi giderse fetih kutlamalarını Antalyalı yapar. Zira bu toprakların insanı değerlerine sahip çıkmayı her dönem bildi, bundan sonra da bilir.
Üstelik zaten fetih kutlamalarını sayın vali tek başına yapmıyorlar. Kendilerinin himayelerinde Antalya’nın bütün kurumları ve sivil toplum kuruluşları el birliğiyle düzenliyorlar. Yani anlayacağın; bu, topyekûn bir sahipleniş. Fetihler bütün milletimizin ve tabi Antalyalının ortak değeridir.
1 Mart Pazar günü saat 14.00’da Konyaaltı Belediyesinin önünden başlayacağımız fetih yürüyüşü, siyasetin çok üzerinde bir değer taşımaktadır. Bu, “813 yıldır evimiz Akdeniz” demenin karşılığıdır. “Bu vatan kimin?” sorusunun cevabıdır.
Bu yıl evimiz için, ailemiz için, çocuklarımız, torunlarımız için ve Selçuklunun kapısından Osmanlı mülküne açılan Cumhuriyetle taçlanan medeniyetimiz için Antalya’nın fethini kutluyoruz. Bunun için yürüyoruz. Yürüyüşümüz anlı, şanlı ve namlı olsun diye tüm Antalyalıları davet ediyorum. Bu sahip çıkışı tüm dünyaya duyurmak için davet ediyorum sizleri.
Davetimiz vatan ve yurt sevdasının adı; iştirakiniz vatan ve yurt sevdasının ta kendisi olacaktır.