Bu devirde insan olmanın acısını alan yegâne şey iyiliktir. Sevgi, dayanışma, merhamet gibi unuttuğumuz duyguları daha çok paylaşmalı ve anlatmalıyız ki insan olma sorumluluğumuzu hatırlayalım. Modernizm ve postmodernizm çalışan bir akademisyen olarak son dönemdeki ahlaki çöküşün sebebini bu söylemlerin kapitalist temelli saldırılarına, sosyal medyanın uyuşturucu gücüne, dini değerlerden kopmamıza bağlıyordum. Lakin geldiğimiz noktada bu sebepler bile utancımızı anlatmaya yetmez oldu. “İnsan” yerine Âdemoğlu kavramını sıklıkla kullanan biri olarak artık bile isteye “insan” diyorum. Çünkü Hz. Âdem’in nesli yerine “nisyan” kökünden gelen “insan” kelimesine uygun işler yapar olduk. Kirletmediğimiz neresi kaldı? Şehir, köy, dağ, bayır, ova, dere, kurt, kuş, börtü, böcek ve kendi soyumuz… İnsan olmanın yükünü en ağır şekliyle taşıdığımız bu yüzyılda güzellikleri, iyilikleri, sevgiyi daha çok duymalı ve duyurmalıyız. Bundan sebep bu yazımda Türkiye Diyanet Vakfı’nın Antalya’daki sessiz, az ama sevgiyi hatırlatmada çok, bir grup kadın çalışanını anlatacağım.
Bir gün sevgili Aysel Uygun Hanımefendi beni aradı. Diyanetin Kadın Kolları olarak hanımlar için bir konferans rica etti. Çalışan, ev hanımı, öğrenci karışık bir grup. Bu sefer soru sormadan kabul ettim. Zira en son Alanya’da 400 imama “Modernizm ve İslam”ı anlattığımda Diyanetin geldiği noktayı memnuniyetle gördüğüm için yok “Hocam ben İlahiyatçı değilim.”, “Hocam benim konularım size uygun olmaz.” gibi laflara hiç girmedim. Çünkü Alanya’daki o güzel topluluk sorduğu sorularla, konuya hakimiyetiyle bende çok güzel bir etki bırakmıştı. Selam olsun hepsine.
Programımızı yaptıktan sonra Aysel Hanım’a “Hocam Diyanetin Kadın Kollarını yalnızca hanımların dini eğitimleri noktasında destek olan bir birim olarak biliyordum ben. Ama gördüğüm kadarıyla siz daha fazlasısınız. Neler yapıyorsunuz anlatır mısınız?” dediğimde biraz da mahcup, anlattı. O günden not alabildiklerim, aklımda kalanlar şöyle.
Benim de bildiğim özel gün ve gecelerdeki manevi programlar, ev hanımı, çalışan ve öğrenci olmak üzere kadınlara yapılan özel yetiştirme kursları, seminerler, konferanslar, Kur’an-ı Kerim okuma ve dini ilimlerle ilgili dersler… Bütün bunlara ek olarak bilmediğimiz ve bilinmesi, duyurulması, çoğaltılması gereken yardımlaşma duygusunun çok güzel bir örneğini sergiliyor bu kadınlar.
Son bir buçuk yılda Antalya’daki 2000 aileye gıda, eşya, nakit destek, kira, eğitim yardımı sağlamışlar. İlk, orta, lise, üniversite her kademedeki çocuklarımız için düzenli eğitim bursları veriyorlar. Rakamlarını yazmayacağım ama gerçekten çok ciddi tutarda sağlık alanında yapılan destekler, bunların bir kısmı ameliyat bir kısmı cihaz desteği şeklinde, yine yüklü miktarda gıda kartı desteği. Sadece Antalya değil şehir dışına hatta yurt dışına da çok katkı yapmışlar. Mesela Kars için “İlmek İlmek İyilik” projesi kapsamında gönüllü kadınlar yüzlerce atkı, bere, yelek, eldiven, patik örmüşler. “İdlib Briket Evler Projesi” için Filistin için yetim çocuklar için ciddi tutarlarda yardım yollamışlar. Pek çok Afrika ülkesinde su kuyusu açtırmış, oradaki Müslümanları iftar sofralarında buluşturmuşlar. Daha o kadar çok hizmet var ki yaptıkları. Hele en son Manavgat’ta küçük ama kocaman bir inceliğin ürünü olarak şahsi çabalarıyla açtıkları kütüphane…Şaşkınlıkla, hayretle ve sevgiyle dinledim. Hele kadınların gözlerinde merhamet ve faydalı olma isteğine dair gördüğüm ışık her şeye bedeldi.
Şimdi bazılarınızın “Hocam iyi de bu tarz gayretleri gösteren pek çok STK var. Neden ayrıca Diyanet Antalya Kadın Kollarını yazdınız?” dediğinizi duyar gibiyim. Peki onca STK’nın bu çalışmaları yaptığını nereden biliyorsunuz? Çünkü neler yaptıklarını size anlatıyorlar, gösteriyorlar, kurumsal hesapları, televizyonlar, sosyal medya, basın… Hepsinden duyuyor ve tanıyorsunuz onları. Tanımalıyız da…
O günün ardından hemen Türkiye Diyanet Vakfının ve İl Müftülüğünün internet sayfasına girdim. Lakin bu güzel kadınlara dair bir duyuru, açıklama, onların çalışmalarını anlatan bir alt başlık bulamadım. Sadece yapılan birkaç faaliyetle ilgili kısa birkaç habere konu olmuşlar bir de kendi çabalarıyla açılmış bir sosyal medya sayfaları var o kadar. Bu kurum için bunca gayret içinde örnek olan kadınların iyilikleri, merhametleri, güzellikleri çoğalsın, destek olmak isteyenler bir muhatap bulsun, daha çok insana ulaşsınlar diye bu gayreti görünür kılmak son derece önemli. Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Kollarının illerdeki çalışmalar için ayrı sayfaları yok. Üstelik Antalya’da yaşayan birinin böyle bir konuda bakacağı ilk yer Antalya Müftülüğünün web sitesi olacaktır. Bu açıdan öncelikle İl Müftülüğümüzden rica ediyorum.
Kurumsal sayfanızda onlara da bir yer ayrılması, marifetlerini iltifatlandırmanın yanı sıra daha çok insanla yardımı, sevgiyi, inceliği, merhameti, inancı bölüşmek olacaktır. İnsanlar kurumsal bir sayfadan onlara daha kolay ve güvenerek ulaşacak, özellikle “Ne yapabilirim?” diyen ev hanımlarına faydalı olma, vakitlerini hayırla değerlendirme imkânı daha çok çıkacaktır. Biz medeniyet olarak iyilik ve nezaket üzere kurulmuş mütevazı bir toplumuz. Sağ elimizin verdiğini sol elimiz bilmez. Lakin bu yüzyılda daha çok anlatmalı, daha çok hatırlatmalı ve insan olmanın sorumluluğunu bölüşmeliyiz. Bu nedenle özellikle kadınların bu bireysel gayretlerinin görünür kılınması hepimize örnek olacak ve bir farkındalık oluşturacaktır.
“Âsâf’ın mikdârını bilmez Süleyman olmayan/Bilmez insan kadrini âlemde insan olmayan.
Zülfüne dil vermeyen bilmez gönül ahvâlini/Anlamaz hal-i perişanı perişan olmayan.” (Ziya Paşa)
Perişanın halinden anlayan güzel insanların kıymetini bilmek duasıyla….
Allah razı olsun, çok teşekkür ediyoruz. Bu güzel yazınızdan dolayı tebrik ediyoruz. Bilal ARTUÇ (Antalya İl Vaizi)