Üniversiteyi bitirdiğim yıl genç bir edebiyat öğretmeni olarak sevgi ve minnetle anımsadığım özel bir okulda çalışırken tanıdım Halil Hoca’yı. Yaz günleri bile giymekten çok nadir vazgeçtiği takım elbisesi, ders notları ve kitaplarını koyduğu deri çantası, yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesi, okumanın belki de ona en yakışan nişanesi yuvarlak çerçeveli gözlükleri ile haftanın belirli günleri gelirdi okula. O geldiği günler teneffüslerde yanını boş bulmak için gözetlerdim öğretmenler odasını.
İnsanlar sıklıkla bir doktor gördüğünde hastalıklarından, bir din adamı gördüklerinde de fetva alma isteklerinden dolayı bu insanları boş bırakmazlar. Ama Halil Hoca’ya insanlar ya özel bir dertleri için yardım istemek ya akıl danışmak ya da benim gibi aileden uzak olmanın yalnızlığını bir baba merhametiyle doldurmak için giderlerdi. Çünkü o, her şeyden önce insana değer veren İslam dininin güzel bir örneği idi.
Di’li geçmiş zaman kullanarak hocamı anlatmanın üzüntüsü ama yazmanın da sorumluluğu içindeyim şu an. Çünkü sevgili Halil Hocamla helalleşmek istiyorum. Kendisini yakın zamanda Kovid-19 sebebiyle kaybettik. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu olan Halil Hoca, Ribat Dergisi yazarlarındandı. Ribat Basın Yayın A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığıyla birlikte Çağdaş Aile Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürütmüştü. Çocuk, gençlik, aile, din eğitimi gibi konularda pek çok kitabı olan Hocamız konferans çalışmalarına da devam ediyordu. Konya bu güzel âlimi ile vedalaştı. Ama benim Antalya’dan ona edecek bir vedam var.
Maddi bir sıkıntıdan dolayı zor zamanlar geçirdiğim bir yaz günü aklıma ilk gelen isim Halil Hocam olmuştu da Mevlâna Çarşısındaki ofisinde bulmuştum kendimi. Masasında çalışırken kapıdan gözleri dolu dolu, girsem mi gitsem mi tedirginliğindeki beni görünce merhamet dolu bakışlarla misafir etti. Genellikle hanlarda akşama kadar kaynamaktan acımış o çay bana nasıl lezzetli gelmişti hala unutmam. Sizi dinleyecek, anlayacak, çözüm üretecek, Allah kelamı ile ruhunuzu dinginleştirecek birkaç söz eşlik edince çaya en acısı da tatlanıyor elbet. Çıkarken kendi kitaplarından birini hediye etmişti. Eve gidince fark ettim kitabın içindeki zarfta bir miktar para olduğunu. İçimde devrilen, devrildikçe büyüyen o minnet duygusunun bugün bile tarifi yok. Üstelik bir desteğin böyle nezaketlisi ancak Yüce Yaratıcının inceliğini gönlünde taşıyanlara nasip olur sanırım. Aradan birkaç hafta geçip de maddi sıkıntım bitince hocanın kapısını çaldım yine. Zarfın içindeki miktarı borç olarak almıştım onu vermem lazımdı.
Hoca, sanki ben ona borç veriyormuşum gibi mahcubiyet içinde başını eğdi, “Olmaz hoca hanım. Senin bana borcun yok. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.” dedi. “Ama hocam nasıl helalleşeceğiz o zaman. Benim içim rahat etmez.” dedim tüm gücümle iknaya hazır halde. Nezaketle gülümsedi: “Arkamdan hayırla yad edersin helalleşmiş oluruz hoca hanım.” dedi ve başka konulara geçerek meseleyi kapattı.
“Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” diyen Peygamber Efendimize hürmetle, değerli hocama Allah’tan rahmet niyaz ederken babası olduğu hane halkına ve ufuk açtığı camiasına da sabır diliyorum.
Allah’ın merhametine olan sonsuz inancımla, yeryüzünü aşk ve incelikle yaratan Rabbim’in kalplerdeki sevgiye ettiği muameleye olan sonsuz inancımla sizi minnetle, dostlukla, bir evlat gibi, duaların en samimisi ile yad ediyorum sevgili hocam. Mekânınız cennet, makamınız âli olsun. Ruhunuz bu yad edişten haberdar olsun da hakkınızı helal edin…
Mekani cennet olsun insallah rabbim sabirlar versin