Herkese kucak dolusu sevgiler. Bir haftalık minik bir aranın ardından tekrarda güzel olduğunu düşündüğüm bir konuyla geldim sizlere; metabolik hastalıklarda beslenme. Sevgili okurlarım metabolik hastalıklarda beslenme konusu özellikle son yıllarda oldukça önemi artan bir konu olmaya başladı. Çünkü maalesef metabolik hastalıkların görülme sıklığı arttığı gibi görülme yaşı da epey düştü. Aslında batı tipi hastalıklar diye de tabir edebileceğimiz metabolik hastalıklar adeta bir pandemiye dönüşmüş durumda ve tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de tehdit ediyor. Peki nedir bu hastalıklar? Ben sizlere birkaç örnek vereyim ve bu örneklerden iki tanesini açıklamaya çalışıp beslenme açısından nelere dikkat etmemiz gerektiğinden bahsedeceğim. Diyabet, yüksek kolesterol, kalp damar rahatsızlıkları (özellikle damar tıkanıklığı), insülin direnci, hipertansiyon vb.
Birçok defa okuduk ve evet birçok defa da dinledik ancak inanın hala ülkemizde diyabet ile ilgili çok az önlem alındığını ve insanların büyük bir çoğunluğunun hasta olmalarına rağmen asla beslenmesine dikkat etmediğini görüyoruz. Bu da bizi biraz ürkütüyor. En azından bir diyetisyen olarak ben oldukça endişeliyim. Peki neden diyabet oluyoruz? Bunun birçok cevabı var elbette ama ben size birkaç önemli noktadan bahsedeceğim. Birincisi; sürekli kan şekerinizi uyarıyorsunuz. Yani sürekli karbonhidrat içeren ve hatta basit karbonhidrat – yani kana hızlı karışan şeker diyebileceğimiz – gıdaları aşırı miktarda farkında olmaksızın her gün ama her gün atıştırıyorsunuz. Bu durum da sizin hücrelerinizdeki insüline yanıt veren sistemi bozarak sizi hasta edebiliyor. Yani çok sık beslenmek durmadan atıştırmak aslında sizi bir anlamda ciddi derecede hasta ediyor. Ama bunun tam tersi de sorun çıkarmaya gayet yeterli. Nedir o? Çok uzun süre vücudu aç bırakmak. Evet bu defa da uzun süren açlığın ardından yoğun bir tüketim ve akabinde yoğun bir insülin yanıtı da sistemi oldukça olumsuz etkileyebiliyor. Sonuç; yine hastalık…
Diğer bir metabolik hastalık ya da daha doğrusu metabolik hastalıklar da tabi ki kalp hastalıkları. Atheroskleroz’dan (damar içi çeperlenme) tutun da, kalpte aritmiye kadar her şey aslında beslenmenizle yakından ilişkili. Ve gerçekten toplum sağlığını iyileştirebileceğimize inandığımız çok önemli beslenme önerilerimiz var. Bu önerilere benim nazarımda sadece hasta olanlar değil hasta olmayanlar da uyarsa zaten hastalık riskini ortadan kaldıracağımıza inanıyorum ki bu ülkemizin sağlık harcamalarını da inanın bana çok olumlu etkileyecektir. Peki damarlarımız tıkanmasın, kalbimiz rahat çalışsın, şeker hastası olmayalım istiyorsak neler yapacağız?
Evvela zararlı alışkanlıklardan kurtulmakta fayda var. Sigara ve alkol tüketimi bu konuda sizi en kötü etkileyen faktörlerden ikisi. İkinci kısım ise mümkün olduğunda egzersizi yaşamınızın bir köşesinde barındırmanız. İnanın bana bizim istediğimiz size siz hasta olmadan ulaşıp hastalığı önleyebilmek. Beslenmeye gelecek olursak da en önemli şey şu ki; pişirme yönteminize dikkat etmeniz gerekiyor. Yani kızartma gibi aşırı yağ ile pişirmekten tamamen uzak durmalısınız. Ek olarak şu tavsiyelerime kulak vermenizi istiyorum. Ne olur önemseyin! Çünkü sağlığınız gerçekten çok kıymetli…
Beyaz ekmek, mısır, patates, pirinç, normal makarna, şekerli gıdaların tamamı kan şekerinizi çok hızlı yükselteceği için beslenmenizde bunların yerine daha sağlıklı kompleks karbonhidratları ekleyin. Örneğin; esmer ekmekler, kuru baklagiller, bulgur, zeytinyağlı yemekler, tam buğday makarnalar gibi. Ve olmazsa olmaz mutlaka zeytinyağlı salatalar tüketin. Hem de kocaman bir kase çiğ sebze inanın bin hastalığı engeller. Doymuş yağların yoğunlukta olduğu gıdaları mümkünse azaltın. Tereyağı, kuyruk yağı, iç yağı ve margarin tüketmeyin. Fındık, badem ve cevize gün içerisinde menünüzde yer verin ve mutlaka haftada en az 2 kez balık tüketin!
Herkese sağlıklı bir yaşam dilerim.