Geçen gün kısaca söz edip ayrı bir yazıya konu edecek kadar değerli bulduğum Akşehir intibalarımı anlatmak, sesimi ve sözümü anlamlı kılacak. Nasreddin Hocanın engin mizahıyla genişleyen sokaklarda bir iyilik duygusuyla gülümsüyorsanız geçmişinize; göl kıyısı boyunca sapsarı ışıyan Acı Piyanlar, dünyanın orta yerinde sadece sizin için açıyorsa, Akşehir’desiniz. Etrafınıza şöyle bir bakın yeter… Sonsuza dokunup, yenileniyorsunuz tarih kokan sokaklarda.
İplikçi Camii, Hıdırlık Tepesi, Taş Medrese Camii, Tarihi Arasta Çarşısı, Ulu Cami, Tarihi Akşehir Evleri, İmaret Cami, Şeyh Hasan Türbesi, Güdük Minare Cami… Her biri tarihimizin öteki adı. Yaratıcının ölümü de sevdayı da iki kez anlamlı kıldığı bir güzelleme Akşehir. Dünyanın orta yerinde sevgi ve nezaketle gülümseyen insanların arasında bir diyar.
Edebiyatımızın, tarihimizin ve milli ruhumuzun önemli entelektüellerinden biri olan Tarık Buğra’yı ölümünün 26. yılında anma ve anlama adına yapılan etkinlikler kapsamında konferans vermem için bir davet aldım Akşehir Belediyesinden. İş yoğunluklarıma rağmen sevgiyle kabul ettim. Bunun üç sebebi vardı. Öncelikle bu ülkede taş üstüne taş koyanlara bir vefa borcumuz var, bunlardan biri de Tarık Buğra, ona olan borcumu ödemek. İkincisi Akşehir’i seviyorum. Üçüncü sebep de aramızda kalsın her gidişimde bana peynirli baklava yediriyorlar, tarifsiz bir lezzet. Ondan vazgeçemiyorum. Şimdi bu üç sebebi kısaca izah edeyim size:
Tarık Buğra gibi aydın olmak!
Tarık Buğra, modern Türkiye’yi geleneği ile var olan, romantik milliyetçi bir pencereden bakarak kurar. Bu bakış, “Yeni Türklerin ancak manevi bir hayatı olursa edebiyatı olur” diyen Yahya Kemal duyarlılığının ta kendisidir. Ona göre aydın olmak, içinden çıktığı toplumla barışmaktan geçer. “Böyle olmamalıdır; evler bırakılmamalıdır, insanlar bırakılmamalıdır.” yazar için. Bir toplumu var eden dinamiklerin başında gelen milletten bağımsız bir aydın figürü kurgulamak, halkı hor görerek onların değerlerini küçümseyerek onları geliştirmeye çalışmak ham bir hayaldir. O halde yapılması gereken halka rağmen değil; halk için aydın olmaktır. Peki, ne olmalıdır?
Öncelikle aydın zümre, Türkiye’de oluşan derin çatlağı uzaktan izlemek yerine tam da kalbine inecektir. Halkın değerlerini anlayarak yabancılaşmadan yakınlaşacak ve muhatap alarak çözüm yolu bulacaktır. Bir grubun sözcüsü olmadan, şöhret ya da çıkar uğruna vicdanını satmadan, “aldanmak ve aldatmak” çıkmazına düşmeden, kendi kafasıyla düşünüp kendi gönlüyle duyarak, salt bir değerler taşıyıcısı değil aynı zamanda gelecek için fikir işçiliği yaparak, belki de en önemlisi halkın vicdanı ve şuuru olarak “aydın/münevver” olunacaktır.
İşte tam da bu yüzden Tarık Buğra, en zor zamanlarda bile gür sesini kısmamış, halk için çalışmış, yol göstermiş bir aydındır.
Akşehir’de siyaset üstü değerler var hâlâ!
Akşehir’de iki konferans vererek buluştuk güzel insanlarıyla. İlkinde lise öğrencileri ile doluydu salon. Sohbet ederek, konuşarak anlatıyoruz Tarık Buğra’yı. Öyle güzel cevaplar geliyor ki öğrencilerden, umudumuz artıyor geleceğe dair. Öğleden sonra “Türkiye’de aydın olmak ve Tarık Buğra” meselesini herkese açık başka bir programla anlatıyoruz. Kocaman salon yine dolu. Yalnız bu sefer bizi hayrete düşüren şey; şehrin bütün protokolünün katılımı. Akşehir Kaymakamı Ali Sait Kurnaz, Akşehir Belediye Başkanı Dr. Salih Akkaya, Cumhuriyet Başsavcısı Hazım Aslancı, ilçe protokolü, kamu kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, belediye meclis üyeleri, öğretmenler ve çok sayıda davetli. Keyifli bir programın ardından mütevazı ve zarif tavrı ile sayın başkan bizleri misafir ediyor.
Akşehir ve Tarık Buğra’ya dair sohbetin ardından, bir Fenerbahçeli olmasına rağmen Galatasaray’ın tarihini çok iyi bilen sayın kaymakama, 20 yıldan sonra nasıl galip geldiğimizi benim gibi Galatasaraylı olan sayın başsavcı ile anlatıyoruz. Bu eğlenceli sohbet ilerlerken fark ediyorum ki yanımızda farklı partilerin ilçe başkanları, meclis üyeleri de var. Söz konusu Tarık Buğra olunca mesele siyaset üstüdür, diyerek programa nezaketle katılmışlar. Akşehir için Tarık Buğra siyaset ötesi bir konu çünkü. Tıpkı Antalya için fetih kutlamalarının olması gerektiği gibi.
Bu birlikteliğin bir sebebi de bana kalırsa sayın başkanın nazik, birleştirici, incelikli ve mütevazı tavrında gizli. İnsan düşünmeden edemiyor: Hâlâ dış görünüşten ya da düşünce yapısından dolayı talep etmesine rağmen başkanlardan randevu bile alamayanlar varken (Başka bir yazının konusudur bu da!), sayın başkanın mütevazı, insana değen tavrı ve Akşehir’de alınan yol takdire şayan.
Peynir baklavası ve Akşehir’i sevmek!
Peynir ile baklava buluşur da nasıl böyle bir incelik ortaya çıkar şaşırıyor insan. Tatlıya saygı duyasınız geliyor. Elbette Akşehir’i sevmemizin tek sebebi tatlısı değil. Hemen her yerde Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı İbrahim Öncel’in tabiriyle “yıkılmak üzereyken kıyama kaldırılan eserler”, büyülüyor sizi. Safranbolu evlerine rakip olacak derecede, baştan imar edilmiş tarihi Akşehir evleri beyaz bir incelik olarak doldurmuş sokakları. Hoca Nasreddin meydanın orta yerinde, hep istediği gibi halkının arasında sadece bir mizah abidesi olarak değil; Şeyh Mahmud Hayrani’nin öğrencisi olarak da dokunuyor ruhunuza. Yıkılmak üzereyken sahip çıkılan tarihi konakların sofaları, tahta basamakları sizi değil tarihi taşıyor üzerinde. Hıdırlık Tepesi halka açılmış, nefes aldırırken; camiler, türbeler, hamamlar tek tek ayağa kaldırılmış. Kısa gezinin son durağı ise yenileme çalışmaları devam eden Ermeni Kilisesi oluyor. Tarihe sahip çıkmak, din, dil ve ırk ayrımı yapmadan; ayağa kaldırmak ve atalarımızdan kalan yaşatma kültürünü devam ettirmekle mümkün. İnsan buna şahitlik ediyor Akşehir’de. Bir şeyi daha söyleyesi geliyor insanın bu şehirde:
“İnsan, şehri inşa ederken aslında taşın toprağın arasında kendisini inşa eder. Gönülde her ne var ise, şehir olarak görünür. Gönlü taş olanın şehri taş, gönlü aşk ile dolu olanın şehri gülistan olur.”
Şehrini gülistan eden Akşehir Belediye Başkanına ve bu duygularla çalışan bütün belediye başkanlarına selam olsun.
Bedia hocam, Akşehir ‘i öyle güzel anlatmışsınızki gidesim, göresim geldi. Gitmişken peynirli baklava da yiyesin geldi