Herkese yeni bir haftadan selamlar.
Umarım sağlıklı besleniyor ve sağlıkla yaşamaya devam ediyorsunuzdur. Bu hafta sizlere bahsetmek istediğim konu ise özellikle son yıllarda adeta bir pandemi gibi yayılmış olan, batı tipi hastalıklardan diye tabir ettiğimiz; insülin direnci ve diyabet. Ek olarak da aslında halk arasında gizli şeker olarak adlandırılan prediyabetik durumun ne olduğunu da sizlere kısaca açıklamaya çalışacağım.
Öncelikle hücrelerimizi ve hücre zarlarımızı düşünmenizi istiyorum. Vücut enerji olarak kullanılmak üzere kandaki şekeri hücrelerin içerisine insülin yardımıyla sokuyor. Ve hücre içerisine şekerin girebilmesi için ise hücre zarındaki kapıların açılması ve şekerin içeri alınması gerekiyor. İşte hastalık da tam olarak burada başlıyor diyebiliriz.
İlk olarak insülin direncinden bahsedelim. Neden insülin direnci denmiş? Yahut nedir bu hastalık? İşte biraz önce bahsettiğim şekerin hücre içerisine girmesi için geçmesi gereken kapının artık eskisi gibi çalışmıyor olmasına verilen addır aslında. Yani hücrelerimizin yaşlanması, işlevini yitirmesi gibi de düşünebilirsiniz. Peki buna ne sebep oluyor diyecek olursak da aslında temel sebebi insülinin çok fazla uyarılması ve çok fazla karbonhidrat, daha doğrusu basit karbonhidrat tüketiminin artması diyebiliriz. Çünkü kan şekeri sürekli yükselirse, insülin de sürekli salgılanır. İnsülin sürekli salgılanırsa; hücrelerin zarlarına sürekli yolcular taşınır. Bu durum da hücreleri yıpratır ve sonunda da insülin direnci ile karşı karşıya kalırız. Sonucunda ise tatlı isteğini baskılayamama, tatlı yemeden doygunluk hissetmeme gibi sorunları sıklıkla duyuyoruz. Peki ya gizli şeker? Nedir bu? Gerçekten gizliden gizliye bizi ele geçiren amansız bir hastalık mı? Yoksa adına böyle mi demişler?
Diyabet hastalığının en önemli tanı kriterlerinden bir tanesi HbA1c değerinin yüzde olarak 5,8’in üzerinde olması durumudur. Aslında bu değer basit anlamda son üç ay içerisindeki ortalama kan şekerini ifade ediyor diyebiliriz. Gizli şeker dediğimiz durum yani prediyabetik evreyi ise aslında biz şeker hastası olmamış ama eğer dikkat etmezse şeker hastası olacak olan; yani HbA1c yüzdesinin sınırda veya sınırı biraz aşmış olduğunu gördüğümüz bireyleri tanımlamak için kullanıyoruz. Yani durum vahim derhal önlem alınmalı gibi bir uyarı diyebiliriz. Peki nasıl önlem alınabilir? Nasıl önüne geçilebilir? İşte orada ben ve değerli meslektaşlarımın rolü büyük.
Prediyabetik durumun önlenmesi veya insülin direnci tedavisinde ilk etapta yapılması gereken en önemli şey basit karbonhidrat alımını derhal durdurmaktır. Pasta, kek, kurabiye, bisküvi, çikolata, dondurma, tatlı, marmelat, bal, reçel ve daha sayamadığım bir çok örnek… Bunlara ek olarak da sağlıklı karbonhidratları sadece belli öğünlerde tüketmek çok önemli. Tamamen sıfırlamıyoruz ama azaltıp dikkatli tüketmemiz gerekiyor.
Hücresel anlamda iyileşebilmemiz için insülin miktarımızın sürekli uyarılmaması gerekiyor. Dolayısıyla aslında o sıklıkla duyduğumuz az az sık sık yönteminden ziyade; daha az ama doyurucu öğünler tercih edilmesi çok daha önemli. Bir diğer nokta ise tam tahıllı karbonhidratlar ve kuru baklagiller. Kan şekerimizi yavaş yavaş yükselten bu dostlarımıza beslenmemizde yer vermemiz çok önemli. Aynı zamanda uzun süre tokluk sağlıyorlar. Et, tavuk veya balık da yine uygun porsiyonlarda ana öğünlerde tüketilebilir. Ancak çok daha önemli bir nokta ara öğün! Ve tabii ki meyve!
Yazımın sonuna doğru çok dallandırıp budaklandırmadan meyvenizi yerken yanında mutlaka yemeniz gereken yine glisemik indeksi düşürecek yiyecekleri sıralayıp bitiriyorum;
Badem, fındık, ceviz, kaju, kabak çekirdeği, süt, yoğurt, ayran, peynir, kefir.
Mutlaka ama mutlaka meyve yiyorsanız yanında bunlardan da bulunsun. Kalorisini azaltmaz ama size çok şey katar. Sağlıklı ve mutlu günler dilerim. Diyetisyeniniz Taha…