Tekrardan merhabalar, geçen hafta sizlerle olamadım bir takım sağlık problemlerim dolayısıyla. Fakat tekrardan buradayım. Sizlerin okuduğunu bilmek ya da en azından böyle hissetmek bile benim için iyi bir motivasyon.
Konumuz tabii ki on bir ayın sultanı Ramazan. Akıllarda her sene olduğu gibi bu sene de sorular dolanıyor ve aslında bir çoğumuz geçen bu bir yıl içerisinde kısmen hatırlasak da unutmuş olabiliyoruz nasıl beslenmemiz gerektiği ile ilgili detayları. Bugün şöyle bir hatırlayalım istiyorum.
Sözlerime başlamadan önce ramazan ayının bir zayıflama programı gibi görülmemesi ve bir ibadet olduğunun bilinmesi çok önemli. Aynı şekilde iftarlar ve sahurlarda aşırı miktarda tüketimin de yine bu ibadetin felsefesine ters düştüğünü aslında hepimiz biliyoruz. Peki nasıl beslenmemiz gerekiyor? Bu noktada en önemli konu olan porsiyon miktarı kontrolünü hatırlatarak başlamamızda fayda var çünkü ne tarz beslenirsek beslenelim porsiyonlarımızın miktarı aslında bizler için oldukça önemli. Ramazanda ise özellikle hazımsızlık gibi sindirim problemlerini çekmemek için oldukça dikkatli olmakta fayda var. Bir diğer hatırlamamız gereken konu ise “hızlı yemenin önüne geçmek.” Çünkü 15-16 saatlik açlığın ardından çok hızlı yemek hem midenize zarar verebilir hem de kan şekerinizi zıplatabilir.
Oruç tutarken kendimizi riske atmamak ve nispeten daha sağlıklı bir oruç süreci geçirebilmek için sahur olmazsa olmaz. Fakat sahurda ne yediğimiz de fizyolojimiz için oldukça önemli. Bir çoğumuz biliyoruz ama yine de bir hatırlayalım. Özellikle sahurda çok yoğun yağlı ve şekerli gıdaların tüketiminden kaçınmakta fayda var çünkü bunlar hem mide yanmalarına sebep olabilir hem de özellikle karbonhidrat ağırlıklı yiyecekler sizi daha erken acıktıracaktır. Daha çok proteinlerle birlikte tüketilen tam tahıllar (glüten hassasiyeti olanlar tüketmemeli) tercih edilirse hem tokluk süresini uzatmış olacağız hem de sağlıklı bir sindirim sistemiyle oruca devam edebileceğiz. Örnek olarak sahurda; peynir, yumurta, süt, yoğurt, kefir, tam buğday ekmeği, haşlanmış mercimek, haşlanmış nohut gibi gıdalara yer vermek son derece önemli. Bunlara ek olarak uzun süreli açlıklarda bağırsak sağlığımızı da sürdürebilmek için posa alımımız da çok önemli olacak. O yüzden mutlaka bol bol çiğ sebzeyi söğüş olarak tüketiyoruz! Hem bunu yaparsanız daha az susayacaksınız…
Ramazan demek aynı zamanda paylaşma ve yardımlaşma demek. Özellikle yiyecek paylaşmak, hatta özellikle tatlı paylaşmak o kadar meşhur ki toplumumuzda; köşe başlarından ekmek kadayıfı satan amcalar bir anda karşınıza çıkabilir aman dikkat! Bu konuyla ilgili de şunu söyleyebilirim ki o denli uzun süren bir açlığın akabinden tatlı tüketmek vücudunuza yapacağınız en büyük kötülük olacaktır. Çünkü bu durum sizin bel çevrenizde yağlanmaya ve batı tipi hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Hiç tüketmeyelim demiyorum tabii. Ama en azından hafif olan sütlü tatlıları, meyveli tatlıları tercih etmek çok daha sağlıklı olacaktır. Hatta hurma diyeyim, siz de sofralarınızda ona yer verin…
İftarda ise durum sahura göre biraz daha karışık çünkü nefsimizle açlığımızla başbaşa kaldığımızda kendimizi kontrol etmek daha da zorlaşabiliyor. Şimdi iftar sofrasında olduğunuzu hayal edin. Derin bir nefes alın. Yiyeceklerin masadan kaçmadığını göreceksiniz (!) O yüzden yavaşça tadına vara vara çorbanızı bir güzel için. Sonra 10 dakika mola. Bu verdiğiniz mola sizin daha hızlı tok hissetmenize sebep olacağı için daha az yemenizi ve daha yavaş yemenizi sağlayacaktır.
Su tüketimi ise çok daha önemli bir konu. Yemeğe başlamadan lıkır lıkır içilen sular mide asit seviyenizi azaltacağı için sindiriminizi zorlaştıracaktır. Mümkünse önce birkaç yudum ile orucunuzu açtıktan sonra yemekten 20 dk sonrasına saklayın su tüketmeyi. Tabii sahura kadar da yudum yudum beslememiz gerek vücudumuzu.
Şimdiden herkese hayırlı ramazanlar. Bereket dolu huzurlu bir ay olması dileğiyle. Sağlıkla kalın, esen kalın. Diyetisyeniniz Taha…